ENSEST İLİŞKİSİ OEDİPUS FENOMENİ

 

Tanrıların hazırladığı acı kaderinden kaçmak isteyen ama kurtulamayan Oedipus, yaşadıkları için yine tanrıların gazabına uğradı. Modern psikiyatrinin esin kaynaklarını Oedipus’un öyküsü bugün de tartışmalardaki önemini koruyor. Thebai şehrinin kralı Laios’un çocuğu olmuyormuş. Kral, tanrı Apollon’a danışmaya gittiğinde, Apollon’un yanıtıyla sarsılmış “bir oğlun olacak ama bu çocuk ileride seni öldürecek, kraliçe (annesi) ile evlenecek ve herkes mutsuz olacak”. Bir süre sonra kraliçe hamile kalarak, bir erkek çocuk dünyaya getirmiş. Kral bu çocuğu öldürtmek için emir vermiş. Kraliçe ise celladı çocuğu uzak ve tenha bir yere bırakması için razı etmiş. Bunun üzerine cellat da bebeği ayağından bir ağaca asmış. Yoldan geçen çobanlar çocuğu kurtarmışlar. Başka bir şehrin kralının emrinde olan bu çobanlar, bebeği başka bir şehrin sarayına getirmişler.  Bu şehrin kraliçesinin de çocuğu olmadığından, bu bebeği alıp büyütmeye karar vermiş. Kraliçe, bebeğin ayağı asılı kaldığı ipin etkisiyle incinip şiştiğinden ona Oedipus (ayağı şiş) adını vermiş. Çocuk büyüyünce, etrafındakilerden kralın gerçek evladı olmadığını öğrenmiş. Bunun üzerine de Apollon’a giderek haberin doğruluğunu ve gelecekte kendini bekleyen durumu öğrenmek istemiş. Apollon ona “babasını öldüreceğini” söylemiş.

 

Bu duruma engel olmak için, ülkesinden çok uzaklara kaçan Oedipus yolda giderken çıkan bir çatışma sonucu, bilmeden öz babası olan kral Laisos’u öldürmüş. Bu dönemde Oedipus, yollardan gelip geçeni bilmece sorarak sıkıştıran ve doğru yanıt veremeyenleri de öldüren bir mitolojik yaratıkla karşılaşmış. Aynı bilmece ona da sorulmuş “sabahları dört ayağı, öğlen iki ayağı ve akşamları üç ayağı ile yürüyen nedir?”. Oedipus hemen yanıtlamış, “sabahları yani hayatın ilk dönemlerinde el ve ayakları üzerinde emekleyen, hayatını öğle vaktinde, büyüyünce iki ayağı üzerinde yürüyen ve hayatının akşam vaktinde, yaşlılığında ayaklarına ek olarak bastonu bir ayak gibi kullanan varlık insandır”. Bu yanıt karşısında yaratık başkalarına verdiği cezayı kendine vermiş ve ölmüş. Bu olay çok büyük bir sevinçle kutlanmış. Zekasıyla yaratığı yenen Oedipus doğduğu kente kral ilan edilmiş. Anne oğul olduklarını bilmeyerek, kraliçeyle evlenmişler ve dört çocukları olmuş. Bu duruma çok öfkelenen tanrılar, bu kent üzerine felaketler yağdırmışlar. Müthiş bir kuraklık, kıtlık ve sefalet oluşmuş. Kendine danışınılan bir büyücü, sebebi yeni kralın öz babasını öldürüp, annesiyle evlenmesine bağlamış. Gerçeği büyük bir keder içinde öğrenen Oedipus kendi gözlerini oymuş.

 

Sefalet içindeki kızgın kent halkı felaketin sorumlusu olarak onu aşağılayıp, kentten kovmuş. Gözden düşen Oedipu’ a kendi çocukları da yüz çevirmiş. Bir zamanların kralı olan Oedipus dilenci olarak hayatına sürdürürken, yanında sadece kızı Antigone kalmış. Kıssadan hisse Oedipus ve Antigon’un sefalet içindeki birlikteliği, ebeveyn çocuk bağlılığı, sevgi ve birliğin simgesi olmuş. Oedipus’unun kendini terk eden çocukları ise felaketler içinde sefil bir şekilde ölmüşler. Bu da anne-babanın sevgisinin önemini yansıtmakta, “eden bulur” sözünü doğrulamaktadır. Adını bu mitolojik öyküden alan Oedipus kompleksi Freud’a göre 4-5 yaş arasındaki erkek çocuklarda, babayı kendine rakip olarak görerek, annenin gözdesi olma şeklinde davranış tarzını açıklamak için kullanılmıştır. 

 

Eğer kişi Oedipus kompleksini çözümlemede başarısızlığa uğrar ya da babayı model alamaz ve olgun bir cinsel yönlenme geliştiremezse, içindeki çocuğun istekleriyle yetişkin olunca duyduğu istekler arasında bölünür. Nevrotik belirtiler, bazen de daha aşırı durumda psikotik belirtileri zemin hazırlanmış olur